6 Şubat 2010 Cumartesi

NUOVO CINEMA PARADISO


“Gerçekten çok geç kalmışım.”

Bazen neye güldüğünüzü ya da neye ağladığınızı tam olarak kestiremezsiniz ya işte tam da bu noktada çıkıverdi ağzımdan bu sözler. Geç kalınmış bir saygı duruşunda bulundum bugün Salvatore ustanın önünde. Onun yarattığı o sıcak cennet sinemasının içine girdim ve her şeyi en çıplak haliyle izledim. Zaman zaman Toto oldum zaman zaman da Alfredo. Ama her ikisinin yerine koyduğumda da kendimi derin bir acı hissettim yaşamaya dair. Geçmişimle yüzleştim hala genç olduğumu unutarak belki de. Ya da zamanın çok hızlı geçip gittiğini inkar ettim. Kendimle yüzleştim nihayetinde.




Ne büyük bir duygu seline kaptıran bir filmmiş diyorsunuz evet ama başka türlü de bir giriş yapılması olanaksızdı böyle bir film hakkında yazılacak bir yazının başına. 1988 yapımı Nuovo Cinema Paradiso dan bahsediyorum. Anladığınız üzere de demek isterdim ama benim gibi geç kalmış yolcuları da hiçe saymamam gerektiğini düşünüyorum. 22 yıl sonra filmi görmeyi başarabilmiş olan ben, özel bir anlam içerdiğini düşünüyorum bu filmin sinema tarihi açısından. Öncelikle sinema sanatına karşı bir saygı duruş niteliğinde. İçinde birçok anlama yer verse de sinema tutkunlarını bambaşka noktalardan alıp götürebilecek bir güce sahip. Filmdeki Toto tasviri pek çok kişinin içinde yaşattığı ama farkına da varamadığı ya da bir yerlerde unuttuğu Toto tasviri aslında. Hal böyleyken içindeki çocuğa, hayallere ulaşabilmeye dair akdeniz üslubuyla –ki bize çok yakındır- sıcacık bir film çıkmış ortaya. Cinema Paradiso aynı zamanda bir değişim öyküsü. 1954 yılında başlayan öyküde Paradiso yaşlısı genci. İdealist olsun olmasın, düşünen ya da düşünmeyen her insana kapılarını açar. Ve insanlar yıllar yılı değişir. Televizyon, akabinde de video girer hayatlara. Cinema Paradiso kapılarına zincir vurmaya mahkum olur. Arda kalanlar da bir damla gözyaşı döker sadece.



Tornatore, Malena’ da sosyal yönleri zayıf, yeni algılara tamamen kapalı bir topluma bir çocuğun gözünden bakmış aslında Cinema Paradisodan bu yana da özünde hiçbir şeyin değişmediğini anlatmaya çalışmıştı. Ama dili o kadar sıcaktı ki her iki filmde de aşk ve dram oldukça bütünleştirilmiş olarak sunuluyordu. Büyüme çağına dair sancılar ve her insanın hayatında bir Alfredo olmalı gerçeğiyle noktalanıyordu film. Geriye baktığımızda pişman olmamamız için hep yanımızda olur ve bizi bizim hissetmediğimiz bir şekilde beslerler sanki.


Eski sinemaların kokusunu da bolca hissedebiliyorsunuz bu filmde. Emek sinemasının kokusu var her karesinde. Aslında farkına da varıldığı üzere çok fazla ameliyat masasına da yatıramayacağınız bir film bu. O derece samimi ve dürüst bir şekilde anlatmış ki derdini. Sadece izlemek kalıyor. Sadece herkesin kendi hayatındaki mutluluklarına ve mutsuzluklarına dair bir yolculuğa çıkması gerekiyor. O kadar…

Yönetmen: Giuseppe Tornatore
Görüntü Yönetmeni: Blasco Giurato
Senaryo: Giuseppe Tornatore, Vanna Paoli
Müzik: Ennio Morricone
Oyuncular: Jacques Perrin, Marco Leonardi, Salvatore Cascio, Philippe Noiret
Yapım:
1988, Fransa – İtalya, Renkli, 123 dk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder