29 Ocak 2009 Perşembe

TEĞET GEÇEN "VİCDAN"
Vicdan Üzerine

Kirli ellerinizle ya da parçalanmış tırnaklarınızla hayata ne kadar tutunabilirsiniz? Ortalama olarak bir cevap vermek zor. Canınız acıyana dek, yüreğiniz elinizde adeta merhamete aç bir şekilde kıvranıp durursunuz.

Erden Kıral, “Bereketli Topraklar Üzerinde”(1979) nin o kendine has doğallığıyla ön plana çıkan anlatımını mekan tasarımı konusunda yine bir o kadar sağlam olan son filmi Vicdan’da da yakalamayı başarıyor. Fabrikada çalışan işçilerin makine sesleri içinde şehir insanına uzak görüntüleriyle açılan filmin en güçlü dayanaklarından biri sanat yönetmenliği. Tasvir edilen karakterlerin üzerinde kullanılan ışıktan, kostümlerden ve gerçekçiliğiyle ön plana çıkan basık mekanlardan son derece doğal bir iklim yaratılmış. Ancak oyuncular açısından çok ince bir çizgide Vicdan. Hazmedilmesi zor karakterler ne kadar iyi oyunculuklarla şekillendirilmeye çalışılsa da senaryonun kendi içindeki kopukluğu yüzünden yanlış anlamların oluşması ve filmin yanlış yönlere kayması engellenememiş. Kıskançlık kriziyle çocukluk arkadaşına sığınan Songül’ün psikolojisini net çizgilerle tanımlamak olanaksız. Kimine göre Mahmut’u kıskandırmak için oynanan oyunun kurbanı olan bir kadın, kimine göre yıllardır sevdiği kadına arkadaşlıktan öte duygusal bir yakınlaşmaya cesaret edememiş bir kadının öyküsü, kimilerine göre ise bu iki tezden de bağımsız olarak sadece huzurun, dört duvar arasına hapsedilmişlikten kurtulmanın isteği var karşımızda. Tüm bu sorulardan ötürü Tülin Özen’in canlandırdığı Songül karakterinin çözümlenmesi zor psikolojik derinlikler içerdiğini düşünüyorum. Eğer bu karmaşa, yanında vasat bir oyunculuğu da beraberinde getirmiş olsaydı filmin zayıf yönlerinde de önemli bir göze çarpma hissedilecekti. Tülin Özen son derece abartısız ve içten oyunculuğuyla yeteri kadar karmaşık olan karakterini en üstün performansıyla canlandırmış.

Nurgül Yeşilçay ise çocukluk arkadaşının eşiyle gizli bir ilişki yaşayan; kasabanın rahat, dikkatleri üzerine çeken, Mahmut’un ise ona sahip olma gururuyla sadece ilişki yaşanabilecek gözüyle baktığı bir kadını canlandırıyor. Aydanur ve Songül’ün yaşamış olduğu ilişkide Aydanur’un açısından bakıldığında içten içe bir vicdan hesaplaşması olduğu düşünülebilir. Ama bu noktada eğer böyle bir hesaplaşma varsa – ki olduğunu zannetmiyorum – senaryo ve kurulan mizansenler oldukça eksik. Aydanur, pişmanlıklardan ziyade arkadaşına gösterdiği ilgi ve şefkatle, Songül’ün eşi üzerinde yaratmak istediği etkinin aynısını, aynı yöntemlerle Mahmut’a karşı yapıyor.



Filmin belli bir noktasından sonra iki kadının, erkekler olmadan da hayatın tadını çıkarabileceklerini, ayakta durmaya cesaretleri olduğunu görüyoruz. Ama olması gereken doğal oyunculuk formatları düğün sahnesiyle birlikte düğümleniyor. Düğüm, bu sahneden sonra çözümlense de nedeni çok da kavranamayan grotesk dans sahnesi filmin ortasına damgasını vuruyor. Aydanur ve Songül bambaşka bir özgürlükte kendi dünyalarını yaratmış olsalar da görsel açıdan kusursuza yakın mekan tasarımlarının içinde iki karakterin dansları oldukça sırıtıyor. Bu noktada yönetmenin daha sonraki vicdan sorgulamasında geriye dönüşlere başvurması için tasarlanmış bir sahneden çok da öteye gidemiyor. Bu kadar basit değilse bile işlevini yerine getirememiş ama seyirciye sarsmaya çalışmış bir sahne olarak göze çarpıyor.

Vicdan’ın en büyük handikapı filmin isminde gizli. Mahmut’un vicdanının sızladığının zorlama birkaç sahneyle anlatılmaya çalışılması, yetersiz bir oyunculukla biraraya gelince Songül karakterinin içine düşmekten kurtulduğu çıkmaza Mahmut düşüyor. Anlatılmak istenen bir şeyler varsa vicdan kavramına dair Erden Kıral teğet geçmiş ve anlatılan öykünün önemsizleşen unsurunu filmin ana teması olarak şekillendirmiş.


Aslında film her an karşılaşılabilecek yaşanmışlıklara ayna tutuyor. Bir erkeğin gözünden evlenilecek kadın ve gönül eğlendirilecek kadın cinsinden kalıplaşmış ayrımlar var. Erkek, ikisinden de vazgeçemez. Mutluluğu arayan kadın da her türlü yaşam biçimine bilinçsizce ayak uydurmaya çalışır. Tıpkı Bereketli Topraklar Üzerinde’de Fatma’nın kendisine mutluluğu vaat edebilecek her erkekle cinsel ilişkiye girebileceği gibi Vicdan’da da Aydanur, inanmadığı bir yaşam biçimine rağmen sevmediği erkekle evlenir. Bunun hata olduğunu da erkek fark eder. Buradan da anlaşılacağı üzere Erden Kıral, yaşadığımız coğrafyanın ataerkil düzeninin oluşumunu kadın üzerinde kurulan hakimiyetten yola çıkarak anlatmaya çalışmış. Ve bu noktada da iyi bir gözlemci olduğunu kanıtlayıp gelenekçi bakış açılarını gelenekçi olmayan bir dille gerçekçi bir yaklaşımla anlatıyor.

Avcı(1997)’da bizi iki öyküden biri arasında seçim yapmaya zorlayan Erden Kıral, bu kez kendi tercihini bize sunuyor. Raşit Çelikezer’in kaleme aldığı Vicdan, yönetmenin bize şimdiye kadar anlatmış olduğu hikayelerin arasında senaryo bazında en zayıf olanı. Ama tüm filmlerinde ortak olan bir özelliği var ki o da hangi oyuncularla çalışacağını çok iyi bilmesinde saklı. Nurgül Yeşilçay’ın iddialı, Tülin Özen’in ise aksine bir o kadar yalın oyunculuğu sayesinde son dönem Türk sineması adına hatırı sayılır bir övgüyü hak ediyor Vicdan.

(19/01/2009)

Görkem (Puan: 100 Üzerinden 55)

Yönetmen: Erden Kıral
Senaryo: Raşit Çelikezer
Oyuncular: Nurgül Yeşilçay, Murat Han, Tülin Özen
Yapım: 2008, Türkiye

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder